444 76 79
tr
tr
Sosyal Medya Hesaplarımız

Kültür

30 Ocak 2017
Kültür

Yörenin Gelenekleri
Düğün
Yolların, otomobillerin, traktörün, biçerdöverin, te¬lefonun, sinemanın, televizyonun olmadığı devirlerde Anadolu’nun sosyal yaşan¬tısında düğünlerin önemli bir yeri olmuştur. Anadolu halkı temel geçim kaynağı olan tarım ve hayvancılığı, insan ve hayvan gücüyle gerçekleştirirken çok yorulur ve çok zaman harcardı. Eğlenmeye ve komşuluk münasebetlerine hiç vakit ayıramazdı. İşte, halk kısıtlı yaşantı içersinde düğünlere can simidi gibi sarılmış ve genellikle hasattan sonra ürün elde etmenin sevinci İle birlikte düğünleri büyük bir tören havasına dönüş¬türmüştür.
Ailede evlenecek çağa gelmiş erkek evladı olanlar çocuklarına eş aramaya başlarlar. Yakın eş-dost ve akraba aracılığıyla gelin adayı belirlenince, kızın ailesine dünür gidilir. Büyükler toplanır, usulüne göre kız, ailesinden istenir. İlk gidişte kızın ailesi akrabalarına danışmak için izin ister. Sonuç dünür gelene el altından duyurulur. Sonuç olumlu ise kız evine hazırlıklı gidilir. Burada yemekler yenilip söz kesilir ve şerbet içilir. Alınacak eşyalar üzerinde anlaşıldıktan sonra nişan tarihine karar verilir.
Nişan öncesi (elbise alma) eksik görmek için gelin ve damadın yakınları toplanarak gelinin ve damadın istek ve ihtiyaçlarını almak üzere çarşıya çıkılır. Bu arada her iki aile de birbirlerine hediyeler alırlar. Eksik görme gününden sonra gelin ve damat aileleri, hediyelerim bohçalar içersinde sunarlar. Buna ‘bohça getirme” denir. Kararlaştırılan günde nişan her iki tarafın çağırdığı davetlilerin katılımı ile yapılır. Yemekler yenilip eğlenceler yapılırken davetlilerde hediyelerini sunarlar. “EBEDE” denilen törenle hediyeler gelin kızın başından geçirilir, hediyeyi getirenin ismi söylenip teşekkür edilir. Düğün günü belirlendiğinde hazırlıklar son aşamaya gelmiştir. Düğün Cuma günü başlar, üç gün sürer. Birinci gün kızbaşı ve yiğitbaşı seçilir. Kızın çeyizi, kız bulunduğu yerden uzak bir yere gidecekse, evlerinin bir odasında sergilenir. Buna “ÇEYİZ SERME” denilir.
Düğünün ikinci günü gelin ve damat hamamlarından sonra damat traşı yapılır. Akşama erkek tarafı yatsı namazından sonra kız tarafına kına almaya gider. Bir tepsi içersinde çeşitli hediyelerle birlikte kına damat evine getirilir. Geline kız evinde, damada da oğlan evinde ilahi ve dualarla kına yakılır. Düğünün üçüncü günü, gelin almaya gidilir. Gelin alma sırasında kapı kitlenir, kapı parası ve kardeş yolluğu alınarak yastık satılır. Gelin oğlan evine gelince başına leblebi ve para serpilir. Düğünden bir gün sonra gelinin, damadın akrabaları ile tanışması ve yeni evine alışması için “DUVAK” töreni düzenlenir ve düğün son bulur.
Sünnet
Yücemizde erkek çocukları, buluğ çağma ermeden sünnet ettirilir. Sünnet düğünü için belirlenen gün¬de misafir davet edilir. Düğünden bir gün Öncesi kına gecesi yapılarak sünnet olacak çocuğa kına yakılır ve eğlenilir. Düğün günü sünnet çocuğu ve arkadaşları arabalar eşliğinde gezdirilir. Mevlit okutularak gelen misafirlere yemek ikram edilir.
Dini Bayramlar
Dini bayramlarda arife gününden önce evlerin temizliği yapılır. Bayram yemekleri ve tatlılar hazırlanır, fırında haşhaşlı çörek ve keşkek yemeği pişirilir. Arife günü mezarlıklar ziyaret edilir, dualar okunur. Herkes, ekonomik gücü ölçü¬sünde bayram giyecekleri alır. Nişanlı oglu-kızı olanlar gelin ve damada bayramlık götürürler. Bayram günü bayram namazından sonra camii önünde bayramlaşmadan sonra dua yapılır, evlere gidilir. Büyüklerin elleri öpülür. Çocuklara para ve çeşitli hediyeler verilerek sevindirilir. Daha sonra yakın akraba ve komşular ziyaret edilerek bayramları tebrik edilir.
Asker Uğurlama
Yörede askere gidecek gençler bir ay öncesinden belirlenir. Aynı dönemde askere gidenler birbirine ‘tertip” diye hitap ederler. Gençler askere gitmeye yakın kendi aralarında toplanarak eğlenirler. Yakın akrabaları yemeğe davet ederler. Askere gidecek gençler, eş, dost, komşu ve akrabaları ziyaret ederler. Komşu, akraba ve diğerleri gençleri askere gidecekleri gün uğurlamaya hediyeleri ile gelir ve ailesine verirler. Davul ve zurna eşliğinde gençler oynar ve eğlencelerle askere uğurlanır.
İftar Yemekleri
Ramazan günleri aileler kendi yakın akrabalarını, komşularını, fakir İnsanları belirli günlerde İftar yemeğine davet ederler. İftar yemeğinde çorba, sebze ve et yemekleri, komposto ve tatlı çeşitleri bulunur.
Halk Oyunları
İlçe merkezinde Türk Kültürü’nün değişik yörelerinin folklorik özelliklerini aynı anda görebilmek mümkündür. Ülke¬mizin değişik yörelerinden ilçemize gelen İnsanların geçen 30-40 yıl içerisinde kendi yörelerinin özellikleri yanında zamanla kaynaşarak, ortak bir folklorik özellik oluşturdukları görülmektedir.
Merkezde yapılan düğünler genelde salon düğünleri olmakta köylerde ise geleneksel köy düğünleri sürdürülmektedir.
Düğünlerde değişik yörelerin değişik oyunları; Sinsin, Fanzara, Hoşbilezik, Yerleme, Topalkız, Mektepli, Noktalı, Mahirçavuş, Temirağa, Samah vb. oynanmaktadır.
Gelişen zaman içerisinde kuşaklar değişikçe Suluova’nın ortak özelliği olan folklorik değerlerin gelişeceği söylene¬bilir.
Yöresel Yemekler
Yöremizde en çok soğan, tahıl, sebze, ay çiçeği ve haşhaş üretimi yapıldığı için, yemeklerimiz et ve sebze ağırlıklıdır. Yöreye has tarhana çorbası, bulgur pilavı, keşkek, yarma çorbası, baklalı dolma, haşhaş çöreği çokça yapılan yemek¬lerdendir,
Keşkek
Kurutul muş ve çemenleşmiş et, sığır kemiği, kabuğu soyulmuş buğday, ıslatılmış nohut, bir miktar domates salçası ile yeterli su içersinde özel bir çömlekte kızgın bir fırında bir gece boyunca pişirilir. Hayvansal ve bitkisel bir proteinler içeren son derece lezzetli ve besleyici bir yemek olup, tereyağlı-salçalı sos dökülerek ikram edilir.
Baklalı Dolma
Yaprak sarmanın et yerine kabuğu soyulmuş bakla taneleri ile muska şeklinde dürülerek yapılan dolma türüdür. Ten¬cerenin dibine çemenli bir sığır kemiği koyularak pişirilirse son derece lezzetli bir yemek olur. Her öğün ana yemek olarak İkram edilebilir.
Cızlak (Akıtma-Dökme)
Un, yoğurt ve yumurta sıvı bir şekilde karıştırılıp, kızgın sıvı yağ üzerinde tavaya dökülerek kızartılır. Kahvaltı vb yemeklerde ikram edilir.
Haşhaş Çöreği
Un, su ile ekmek hamuru yapılıp, hamur kabardıktan sonra iki parçaya ayrılır, açılır. Üzerine ay çiçeği yağı ve dövül¬müş haşhaş bol miktarda sürülür. İkinci parça hamur üzerine serilip bastırılır. Dilim dilim kesilip kıvrılıp tepsiye Üzerine yoğurtlu yumurta sürülür, fırına verilir.
Yeni ev yaptıranlara, evin çatısı yaptılırken, akraba ve komşular tarafından getirilen elbiselik kumaşlar çatıya helva direğinin çevresine asılır. Bu hediyeler evi yapın ustanın olur EV bitip yerleşilince komşu ve akrabalar ‘Hayırlı Olsun’ ve “Güle Güle Oturun” demeye gelirler. Beraberinde hediyelerini de getirirler.
Ekin biçme zamanı geldiğinde, tarlaya ekin biçmeye giden orak ve tırpancılar, tarlaya tarla sahibi geldiğinde başak¬lardan bir grup alarak tarla sahibine tutarlar. Tarla sahibi de bahşiş vc hediyelerini verir.
Kırsal yörelerde mayıs ayının altıncı günü “Hıdırellez” dir. O gün hiç kimse tarlaya, bağ ve bahçeye gitmez. İş yapmaz. Piknik yapılır, yenilip, içilir. Eğlenilir. Dilekler tutulup kağıda yazılır, yazılan kağıtlar gül dalına asılır.
Cenaze olduğu gün, cenazenin yakınları ve komşuları başka İşle uğraşmazlar. Cenaze defedildikten sonra akşam mevlit okunur. Cenaze evinde yemek pişmez. Komşular tarafından getirilir. Tanıdıkları, akraba, eş-dost cenaze evine baş sağlığına gelir. Cenaze ile ilgili olarak ilk Cuma, kırkıncı, elli ikinci günlerinde ve yıldönümlerinde mevlit okutulup halka yemek verilir.
Diş Hediği
Doğum kadınlara, doğumdan yedi gün sonra akrabaları, dostları tarafından bebek görmeye hediyeleri ile birlikte gidilir. Ve göz aydınlığı verilir. Eve gelenlere şerbet ikram edilir.
Küçük çocuklar diş çıkarmaya başlayınca buğday kaynatılır, şekerle karıştırılır, komşulara dağıtılır. Buna “Diş Hediği” denilir.
Bahar gelip çiğdemlerin açma zamanı gelince köy çocuklan toplanarak kırlara çıkar, kurumuş geven dikenleri üzerinde yeni çıkan çiğdemleri toplayarak köye dönerler. Köyde ev ev dolaşarak çiğdem çiçeği verip, hediyelik un, şeker, yağ toplarlar. Bu arada çiğdem manisini söylerler.
Çiğdem çiğdem çiçeği
Ali Baba göçeği
Verenin oğla kızı olsun
Vermeyenin ise Arap oğlu kel kızı olsun.
Toplanan malzemelerle helva yapılır, köydeki tüm çocuklara dağıtılır.
Afat Kurbanı
İlçemiz köylerinde yılda bir defa afet olmaması için tüm köylünün katıldığı “afat kurbanı” kesilir özellikle çocukların, yaşlıların bulunması temin edilerek kesilen kurban hep birlikte yenilir. Tüm köyün çevresi dolaşılarak hatim yapılır.
Afat Kurbanı İlçemiz köylerinde yüzyıllardır süregelen bir gelenektir. Günümüzde hatim indirilirken köy dolaşılmamakta memleketin tümüyle ilgili hatim okunup dua edilip kurban kesilmektedir.
Festivaller, Şenlikler
Cirit Müsabakaları
2008 Yılı Haziran ayında ilçemizde Erzurum ve Erzincan takımlarının katılı ile ilk olarak düzenlenen cirit müsabakaları halkımızın ilgi ve alakası sebebiyle geleneksel hale dönüşen Cirit Müsabakaları’nın bu sene de 2.si düzenlendi.
Cirit, bir diğer deyimle Çavgan, Türklerin yüzyıllardan beri oynadıkları bir ata oyunudur. Türkler, Orta Asya’dan Anadolu’ya bu adı oyunu da dolu dizgin beraberlerinde getirmişlerdir. Türkler için at; mukaddes ve vazgeçilmez bir unsurdur. At sırtında doğar, at sırtında büyür, at sırtında savaşır, at sırtında ölürlerdi. Cirit Oyunu, Türklerin en büyük tören ve sportif oyunu idi. Daha sonra 16. yüzyılda Osmanlı Türkleri tarafından bir savaş oyunu olarak kabul edildi.
Cirit Oyunu’nda iki takım bulunur. Bu takımlar 70 ilâ 120 metre genişliğindeki bir alanda karşılıklı olarak alanın en gerisinde 6’şar, 8’er veya 12’şer kişi olarak dizilirler. Ciritçiler bölgesel giyimleriyle atlarına biner. Sağ ellerine atacakları ilk ciriti, diğer ellerine de yedek ve yetecek miktarda cirit alırlar, iki tarafın birinden bir atlı öne fırlar, karşı dizinin önüne 30-40 metre kadar yaklaşır. Karşı tarafın oyuncularından birisinin adını seslenerek meydana davet eder. Sağ elindeki ciriti ona doğru savurur, sonra geri döner, atını kendi dizisine doğru mahmuzlar. Karşı tarafın davet edilen oyuncusu hızla onu takip eder, elindeki ciriti geri dönüp kaçan karşı taraf elemanına fırlatır. Bu kez ilk oyuncunun çıktığı sıradan diğer bir ciritçi onu karşılar. İkinci diziden çıkan oyuncu sırasındaki yerini almak için süratle yerine don meye çalışır. Bu defa rakibi onu kovalar ve ciritini atar. Oyun böylece sürer. Cirit isabet ettiren ciritçi takımına bir sayı kazandırır. Eğer ciritçi attığı çavganı rakibine değil de ata isabet ettirmişse bir sayı kaybeder.
Ciritçi karşı taraf oyuncusundan kendisini sakınmak için çeşitli hareketler yapar, atın sağına soluna, karnının altına, boynuna ağar. Bazı ciritçiler rakibi kaçıp dizisine ulaşana kadar üç-dört cirit savurarak isabet ettirmek süreriyle sayı toplar. Bu arada başına, gözüne, kulağına cirit isabet eden bazı oyuncuların yaralandığı olur. Bu türlü İsabetler ne¬ticesinde ölenlerin olduğu bile vakidir. Bu durumda ölen, er meydanında ölmüş sayılır, yakınları şikâyetçi ve davacı olmaz. Babalan ölen çocuklarıyla öğünürler.
öte yandan cirit oyununda ölüm olmaması için, daha evvelleri hurma ve meşe ağacından 70-100 santim uzunluğun¬da, 2-3 cm. kutrunda yapılan ciritler, daha sonraları kavak ağacından yapılmaya başlanmıştır. Sopaların uçları silindir şeklinde kesilerek yuvarlatılır. Kabuklan yontulur. Bu isabet halinde bir yara açılmasını ve ölüm tehlikesini yok etmek için alınan bir tedbirdir.
Seyredenler ciritçilerle ve atları teşvik için çeşidi şekilde bağırır, onları heyecana getirirler. Ciritçiler arasında birbirine hasım olanlar varsa, bunların karşı tarafta yer almamasına dikkat edilir, aynı dizi içine dahil edilirler. Gençler büyükle¬rinin bu görüşüne boyun eğer. Büyükler de bu töreye uyarlar. Eski ciritçilerden bir kurul, oyunun sonucunu ilân eder. Cirit sona erince, cirit oyununu düzenleyenler başarılı olanlara ödüller, ziyafetler verir. Cirit Oyunu Alpaslan’la beraber Anadolu’ya girmiş daha sonra Avrupa’ya ve Arabistan ülkelerine sıçramıştır. 17. yüzyılda Fransa’da, Almanya’da ve diğer ülkelerde de Cirit Oyunu yayılmıştır.
Cirit Oyununda Kullanılan Terimler
Değnek; Diğnek, Deynek: Çeşitli yörelerde cirit oyununa verilen ad.
Cirit Havası; Cirit oynanırken davul ve zurna İle özel ritimlerde çalınan ezgilerin tümü ya da bir tanesi.
At Oyunu: Ciritin Tunceli ve Muş yöresindeki adı.
At Oynatma Havası; Tunceli ve Muş yörelerinde ciritten önce at oynatma için özel ritimlerde çalınan ezgi ve ritimlere verilen ad.
Rahvan: Atın iki ayakla koşar gibi aynı yanda bulunan ayaklarını aynı anda atarak yaptığı, biniciyi sarsmayan bir yü¬rüyüş şeklidir.
Rahvan At: Biniciyi sarsmadan yürüyen at.
Tınsa Kalkmak: Atın çaprazlama ayak atarak hızlı ve sarsıntılı yürüyüşüne denir.
Dörtnal: Atın en hızlı koşuşu.
Hücum Dörtnal: Atın en hızlı koşuşunun daha İlerisinde bir süratle hedefe at sürme.
Adeta: Atın düz yürüyüşü.
Aheste: Atın ağır ağır, arka kalçalara yüklenerek yürüyüşü.
At Başı: İki atın bir hizada oluşu.
At Cambazı: Ciritte at üzerinde beceri ve hüner gösteren binici.
At Oynatmak: Ciritte hüner göstermek.
Sipahi, Sipah, İspahi: Eskiden Yeniçeriler zamanında bir sınıf atlı askere denirdi. Fakat iyi at binen kişilere de at oyun¬larında becerisi olan oyunculara da çeşitli yörelerde bu adlar kullanılmaktadır.
Seymen Olmak: Ulusal giysilerin yöreye alt olanlarının düğün nedeni İle Ankara dolaylarında giyilmesine denir.
Osmanlı: Atlı, süvari, anlamında kullanılmaktadır.
Menzil: Ciritte at üzerinde sıra biçiminde duranlara verilen ad.
Alan: Cirit meydanına verilen ad. Cirit oynanan yer.
Şehit: Ciritte isabet alıp ölenlere verilen ad.
Acemi: Savurduğu cirit» ata değen oyuncuya denir.
Bir Eylül Şenlikleri
1 Eylül 1957 yılında ilçe olan Suluova, bu kuruluş gününü, geleneksel bir festival olarak kutlamaktadır. Her yıl 1 Ey¬lül tarihlerinde “1 Eylül Şenlikleri” düzenlenerek ilçenin kuruluş yıldönümü kutlanmaktadır. Şenliklerde; karakucak güreşleri, sünnet şöleni, çeşitli yöresel yarışmalar, müzik eğlence programları vb. gibi kültürel etkinlikler düzenlen¬mektedir.
Akdağ Şenlikleri
İlçede faaliyet gösteren Akdağ Köyleri ve Köylüleri Kültür, Yardımlaşma ve Dayanışma Demeği tarafından her yıl haziran ayının son haftası içersinde yayla şenlikleri düzenlenmektedir. Bu şenliklerde de çeşitli yöresel yarışmalar, eğlence programlan, güreş gibi etkinlikler yer almaktadır.
13 Mayıs Bayrak Koşusu
Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı, Havza-Suluova- Amasya güzergâhını takip ederek Ankara’ya ulaşması anısına her yıl 12 Mayıs’ta Samsun’dan çıkan Türk Bayrağı, 13 Mayıs’ta ilçe atletleri tarafından Samsunlu atletlerden teslim alınıp. İlçemiz sınırında Amasyalı atletlere teslim edilmektedir.