444 76 79
tr
tr
Sosyal Medya Hesaplarımız

Tarihi Coğrafya

30 Ocak 2017
Tarihi Coğrafya

Günümüzde Amasya ilinin kapladığı alan ile ilgili en erken tarihi coğrafya bilgileri Assur Ticaret Kolonileri Çağı’na kadar gitmektedir. Yaklaşık olarak MÖ 1960-1750 yıllarına tarihlenen bu dönemde Kuzey Mezopotamya’daki Assur/ Kala’i Şarkat kentinin etkin olduğu ticaret şebekelerinin kuzey ve kuzeybatı ağına dahil olan Orta Anadolu’da, Kayseri yakınlarındaki Kaneš (Neša)/Kültepe’nin aşağı kentinin belli bir kısmında Karum denilen ve çoğunlukla Assurlu tüccarlarının yerleştiği geniş bir mahalle vardı. Kaneš Karum’unda bulunmuş olan çivi yazılı kil tabletlerden o dönemin Anadolu’sunun ülke, kent, dağ, ırmak ve mevkii adlarım öğrenmekleyiz. Tabletlerden okunan ve sayıları oldukça fazla olan bu coğrafi yer isimlerine karşın, bunların bugünkü yerlerle olan eşleştirmeleri yani lokalizasyonları konusunda oldukça az bir yol alınabilinmiştir. Söz konusu çivi yazılı tabletlerde adı geçen kent, ülke, dağ ve ırmaklarının eski coğrafi isimlerinin, hiç kuşku yok ki, bir kısmı da bugünkü Amasya ilinin kapsadığı bölge ile ilgilidir. Bugüne değin gerçekleştirilen yüzey araştırmaları ile sistematik arkeolojik kazılar ve Amasya Müzesi tarafından satın alınmış bazı buluntular, Assur Ticaret Kolonileri Çağı’nın Amasya ilinde arkeolojik olarak varlığını ortaya koymaktadır.
Assur Ticaret Kolonileri Çağı’nın bu kadar az araştırmaya karşın, Suluova ilçesinde Kümbet Tepe (Alevi Tepe), Yoğurtçubaba, Dereağıl Tepesi, Gözdere Höyük, Ahun ve Sobe Dede Höyük gibi yerleşmelerle güçlü bir şekilde varlığını göstermesi hiç de şaşırtıcı bir durum değildir. Çünkü Amasya ilinin Orta Karadeniz Bölgesi’ndeki komşuları olan Samsun ve Sinop illerinde bu döneme ait yerleşme ve buluntular oldukça fazladır. Orta Anadolu ticaret yolu şebekelerinin Karadeniz kıyısına ulaştığı iki bölge olan bu illerden, Samsun’da Bafra-İkiztepe, Dündartepe ve Paşaşeyh Tepesi, Sinop ilinde ise Kovuklukaya ve Hıdırlı Mezarlığı’nda Assur Ticaret Kolonileri Çağı ile çağdaş olan ve Orta Anadolu ilişkili arkeolojik bulgular ortaya çıkarılmıştır.
Bugünkü bilgilerimiz ışığında Amasya ve yakın çevresinin Hitit Dönemi tarihi coğrafyası oldukça sorunludur. Yeşilırmak’ın ana kollarından Çekerek Irmağı’nın Hitit Dönemi’ndeki adının Zuliya olduğu Maşat Höyük/Tapigga’da ele geçen yazılı belgelerden anlaşılmıştır. Hitit Dönemi’ndeki adının Maraššantiya olduğu bilinen Kızılırmak’ın kavsinin bugünkü Çorum ve Yozgat ile Tokat ilinin bir kısmının kapladığı bölge Hatti Ülkesi olarak tanımlanmaktadır. Suluova, Ortaköy/Sapinuva’ya kuşuçumu 90 km, Tokat ili sınırları içindeki Maşat Höyük/Tapigga’ya ise 100 km mesafededir. Bütün bu veriler Suluova’nın Hatti Ülkesi ile yakınlığını gözler önüne sermektedir. Amasya kent merkezi ile Hitit metinlerinde geçen Hakmiš’in eşitliği konusu tartışmalı olsa bile genelde kabul görmektedir. Bu durumda Suluova, Hakmiš’in kuzeybatısında ve organik bağı olan bir yöre konumundadır. Özellikle Ortaköy/Sapinuva ve Maşat Höyük/ Tapigga’da ele geçmiş olan çivi yazılı tabletlerde yer alan kent isimlerinin bazıları Suluova yöresi ile ilişkili olmalıdır.
Hitit imparatorluğu’nun yaklaşık olarak MÖ 1190’larda yıkılmasında, Thrako-Phryg göçleri, olumsuz iklim değişimiyle birlikte ortaya çıkan kuraklık ve kıtlık, MÖ 13. yüzyıl sonlarında meydana gelmiş olan büyük depremler kadar, Hatti Ülkesi’nin kuzeyindeki bölgelerde yaşayan Kaşkalar’ın da etkili olduğu bilinmektedir. Hititler’in MÖ 1190’larda Hatti Ülkesi’ni terk edip, güney ve güneydoğu Anadolu’ya çekilmelerinde Kaşkalar’ın da önemli bir rol oynadıkları düşünülebilir. Orta Anadolu’da Karanlık Çağ’ın (MÖ 1190-1050/1000) başlamasıyla birlikte Hitit İmparatorluğu’nun siyasi yönetim merkezi olan Boğazköy/Hattuša’nın, büyük bir kısmının ıssızlaşmasına karşın, yalnızca belli kesimlerde az da olsa insan faaliyetlerinin olduğunu Büyükkaya kazıları göstermiştir. Büyükkaya’daki Karanlık Çağ yerleşmesinin Orta ve özellikle Geç Evresi’nde ele geçen, içleri noktalanmış üçgenlerle süsü çanak-çömlek parçalarının benzerleri, Çorum ilinin kuzeyindeki bölgede yer alan Eskiyapar’da da görülmektedir. Aynı tür çanak-çömlek parçaları Amasya ilindeki bazı höyüklerde de yüzey araştırmaları sonucu ele geçmiştir. Kızılırmak Kavsi içinde Hititler’in bölgeyi terk etmesinden hemen sonra ortaya çıktığı gözlenen boya bezekli bu çanak-çömlek grubunun yayılım alanını oluşturan Çorum ve Amasya illeri, MÖ 12. yüzyılda bir takım yeni insan hareketlerine işaret etmektedir. Boğazköy-Büyükkaya Karanlık Çağ yerleşmesiyle çağdaş olduğu anlaşılan Kırşehir ili sınırları içindeki Kaman-Kalehöyük’ün II d tabakasında ise, yine Karanlık Çağ’a ait olan ancak hem boya bezekli örnekler içeren ve hem de bezemesiz parçalar saptanmıştır. Bu durum Amasya-Çorum hattının güneyinin kültürel bir farklılığı olarak ön plana çıkmaktadır.
Yeni Assur İmparatorluğu yazılı kaynaklarında yer alan Tabal Ülkesi’nin Kızılırmak Kavsi içi ve güneyi ile lokalize edildiği bilinen bir gerçektir. Tabal ile birlikte bazı kavaklarda pek çok yer adının geçmesi, Tabal Ülkesi civarındaki bölge¬lerle İlgili tarihi coğrafya verilen sağlamaktadır. III. Tiglat-Pileser (MÖ 745-727) Dönemine ait bir yazıtta Kašku Ülkesi adı yer almaktadır. III. Tiglat-Pileser’e vergi verenler listesinde Taballı krallar arasında Kašku ya da Kaškili Dadilu’nun adı da geçmektedir.Tabal’a yakın bir konumda olduğu anlaşılan Kašku Ülkesi için bugüne değin Divriği-Kangal ya da Malatya-Kayseri arasındaki dağlık alan teklif edilmiştir. V. Sevin ise, Güney Kappadokia ya da Büyük Kappadokia adını alacak bölgede Tabal, Muški ve Kašku ülkelerinin olduğunu belirtmektedir. Kaška ismi ile ilişkisi çok açık olan Kašku’dan yola çıkarak, Kašku Ülkesini bugünkü Çorum, Amasya ve belki de Samsun ilini de ekleyerek eşitlemek oldukça mantıklı görünmektedir. Karanlık Çağ’da bu bölgede çanak-çömlek geleneğinde boya bezek temelinde bir bütünlük olduğu düşünülürse, insan hareketlerinin kuzeyden güneye doğru Erken Demir Çağı’nda harekete geçtiğini, Hititler’in Kızılırmak kavsi içini terk etmelerinde önemli bir rol oynadıklarını ve Demir Çağı’nda bölgedeki iskan ettikleri anlaşılmaktadır. Bu bağlamda Amasya’nın bir parçası olan Suluova’nın Kašku Ülkesi’nin önemli bir bölgesi olduğunu söyleyebiliriz.
Yeni Assur ve Geç Hitit yazılı kaynaklarında, yukarıda bahsedildiği gibi genellikle Tabal olarak geçen ve Tabal’la birlikte anılan diğer ülke ve kent isimleri ile lokalize olan Kızılırmak Kavsi İçi ve yakın çevresi, ban kaynaklarında ise Kappadokia olarak anılmaktadır. Kappadokia adı ilk kez, MÖ 6.yüzyılın sonlarında Akhaimenid kralı Büyük Dareius’un bir yazısında karşımıza çıkmaktadır. Burada Akhaimenid krallarının egemenliğindeki uluslar sayılırken, Katpatuka adından söz edilmektedir.
Amaseia’nın zaman zaman Kappadokia’nın bir parçası olduğu bilinmektedir. Kappadokia’nın kuzey sınırı hiçbir zaman kesin olmamıştır ve zaman içinde pek çok kez değişmiştir. Herodotos ve Pers kaynaklarına göre, en azından MÖ 6. yüzyıl ortalarında Kappadokia Pontos’a, yani Karadeniz’e kadar uzanmaktaydı. Suluova’nın da içinde olduğu topraklar bu dönemde Pont Kappadokiası olarak anılmaktaydı.
Amaseia daha sonra Pontos bölgesinin bir kenti olarak anılmaya başlanmıştır. Her ne kadar eski Yunanca’dan gelmiş olmasına karşın, Pontos’un Hellence bir kelime olmadığı bilinmektedir. Pontos erken yazarların adından söz etmedikleri bir bölgedir. Bölge Helenistik Çağ’da bir krallık haline gelmiştir. Bölgenin iç kısmında yer alan Amaseia, I. Mithradates’in kurduğu krallığın başkentliğini yapmıştır. Suluova’nın yer aldığı Amaseia’nın kuzeybatısındaki bölge hakkında tarihi coğrafya verileri fazla değildir. Khiliokomon territoriumunun doğusunun Suluova’ya denk geldiği dü¬şünülmektedir. Amaseia ve civarında Mithridatlar Hanedanlığının egemenliği MÖ 48 yılında Sezar’ın Zela Savaşı’nı kazanması ile birlikte sona ermiş ve bölge Roma topraklarına katılmıştır.